1 Mayıs 2011 Pazar

Büyükada sefası & cefası


Cuma gecesi uykusuzluğunun üzerine dün sabah 8 gibi kalkıp, büyükada için yola koyuldum.  Hava sabah serin olsa da öğleden sonra dileğim kabul oldu ve güneş meteorolojiye inat yüzünü gösterdi:) Hatta fark ettirmeden yüzümü de yakmış, 2 gündür kıpkırmızı bi suratla geziyorum :) (gülücük yaptığıma bakmayın ada cefası yazmamın nedenlerinden biri de budur:)) 

Sabah serinliğindeki uzuun bisiklet turundan sonra sıra aya yorgiye çıkmaya geldi. Daha önce aya yorgiye çıkmamıştım ve bi daha da çıkmam sanırım çünkü o yokuşu çıkmama değecek güzellikte bir kiliseyle karşılaşmadım maalesef.. Aya yorgiden sonra aşağıdaki nefis manzaraya karşı yemeğimizi yedik. 
Yemekten sonra bisiklet turumuzu adanın şehre bakan değil de, diğer tarafındaki harika manzarayı gören tarafından dolaşarak tamamladık. Zevkli ama bir o kadar da yorucu bisiklet turundan sonra sıra İsa tepesine yürüyüşe geldi. Bu tepeye çıkmak da gerçekten çok zorlayıcıydı ama aya yorgiye çıkmak yerine eski rum yetimhanesinin bulunduğu bu tepeye çıkmanızı öneririm. Manzara ve orman çok çok daha güzel, fotolardaki bu şirin taylar da cabası:)
etrafta serbest dolaşan atlardan yalnızca üçü..
Dil burnu manzarası
Eveeet buraya kadar işin sefa kısmını anlattım. Cefa kısmına gelirsek; rehberliğimizi yapan arkadaşın "hafiiif bir eğim" olarak adlandırdığı yokuşlardan bisikletle çıkmaya çalışmak gerçekten hataydı ki zaten her seferinde kendimi bir süre zorladıktan sonra inip yürümek zorunda kaldım. Bisiklet turu yetmezmiş gibi öğleden sonra yine "hafiiif bir eğim"le çıkılan İsa tepesine çıkmak ağrılarımı katmerledi! Sonuç olarak 2 gündür geçmek bilmeyen ağrılarım var:( Kas ağrıları yetmez, bir de dört gözle beklediğim güneşten hatıra yanıklarım var..

Sanırım uzunca bir süre adaya gitmeyeceğim ama bir sonraki gidişimde hiiç bisiklet olayına girişmeyip, bincem faytonuma atcam turumu:)

Son olarak aya yorgide gördüğümüz bu tırtıl kafilesini de paylaşmazsam olmaz:)

1 yorum:

julia dedi ki...

o tırtıllar da ne,ne güzelmiş.