30 Nisan 2011 Cumartesi

uyku başa bela

Uyumayı çook seviyorum, hatta belki de şu hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri. Düşünsenize sıcacık yatakta, gerine gerine yumuşacık yattığınızı, uyuduğunuzu.. daha güzel bir hayal var mı? İtiraf ediyorum bazı günler ofiste bunu hayal ediyorum:)
Neyse, yazmaya başlarken asıl konum bu değildi. Uykuyu ne kadar sevsem de, benim başımın belası:( Nasıl oluyor da her sabah evden çıkarken akşam kesin erken yatıcam diyorum, yatak hayaliyle işe gidiyorum ama akşam gelince uykunun yanından geçmiyorum? Ve yine bu gece de aynı durum, hani bugün erkenden yatacaktım? Yatmak yetmez uyuyacaktım?:(

Başka bir cuma gecesi olsa, kafaya takmam. Genelde de Cuma geceleri geç saatte yatıp 10-12 saat uyurum ama yarın sabah 8:30da büyükadaya gitmek üzere iskelede olmam gerekiyor ve zerre uykum yok şuan:( Hadi bakalım bu uykusuz halde nasıl bisiklete binirlirmiş, nasıl gezilirmiş göreceğiz..
Ve bu gece yatmadan önce dileğim; noolur yarın havalar normale dönsüünn:( güneş göster yüzünü bize!!!

28 Nisan 2011 Perşembe

İyi ki doğdumm gördün mü 24 oldumm!!!


Dün benim doğumgünümdüüüü!!! :)
Doğumgünlerimde hep çok mutlu oluyorum, sanırım ilgi odağı olmayı çok seviyorum:) ama kim sevmez ki? Di mi? :)

Bu sene doğumgünümde beni çook mutlu eden bir olayı burda da paylaşmadan edemedim.. Başka bir şehirde yaşayan çok yakın 2 arkadaşım, kardeşlerim, canlarım, beni çoook mutlu eden bir sürpriz yaptılar.. bizim 2 deli gitmiş bi pasta alıp, üzerine yazılar yazıp, resmini gönderdiler telefonuma.. gerçekten çok duygulandım.. bi de kendi kendilerine mum üfleyip, pasta kesmişler benim için, fotoları da fbta paylaşıp beni taglemişler.. çok tatlılar kabul edin:))


Konu pastadan açılmışken, tabii bi de evde yaptığımız küçük doğumgünü partimin pastası var. Bu da çok yaratıcı ve bi o kadar da lezzetli bir pastaydı. Çevresinde gördüğünüz hamur, fındık ezmesinden yapılmış, üzeri çilekle donanmış, içi de son derece hafif bir kremayla tatlanmış..  Tabiri caizse, lezizdi..

Bunun için de sevdiceğime sonsuz teşekkürü borç bilirim:)) (çok mesafeli bir teşekkür oldu ama herkese açık bir alanda fazla samimiyete gerek yok =P)

 

Ha bi de Nil’in "iyi ki doğdum" şarkısını başlık yaptım.. bu şarkı çıktığında 18 yaşındaydım sanırım.. 25’e daha çok var sanmıştım ama çok da uzak değilmiş..

günler uzun hayat kısa..

sevgilerimle..

26 Nisan 2011 Salı

Balık seven çalışanlar için.. Reklam kokan bir yazı:)

Soru 1: balık seviyor musun? eveeett!!! :)
Soru 2: çalışıyor musun? eveeett!!! :(
Soru 3: eve gelip balık pişirmeye üşeniyor musun? yine evet:(

O zamaaan sen de İglo’nun donmuş balıklarını deneyebilirsin…

Tam reklam kokan bir başlangıç oldu işte:)

Alırken güzel olup olmayacağı konusunda çok şüpheliydim ama şüphelerim boşaymış… Bugün denedim ve gerçekten başarılı olduğuna karar verdim. Hem lezzetli, hem de akarı kokarı yok, tertemiz pişirdim, yedim:)

Kutudan bir poşet içinde 2 parça balık çıkıyor. Balıkları poşetiyle beraber kaynamış suya atıyoruz, 12-14 dakika kaynatıyoruzz ve balığımız hazır:) Poşetin içine zeytinyağı ve limon sosu, bir de defne yaprağı atmışlar, gayet lezzetli bir sonuç aldım, tavsiye ederim. Pişirdikten sonra balığı tabağa alırken sosun bir kısmını süzdürmenizde yarar var, çünkü soğudukça sos yoğunlaşıyor ve fazla geliyor..
Tabii fırında pişirme seçeneği de var ama ben eve gelip temiz temiz 15 dakkada işimi halletmeyi tercih ettim:)

Benim aldığım akdeniz levreği. Yanlış hatırlamıyorsam mezgit ve çipura seçenekleri de vardı, en yakın zamanda onları da deneyeceğim..
Tabii bir de arkadaşlarımı yemeğe çağırıp bunlardan yapmayı planlıyorum.. hem kolay hem lezzetli hem de balığa misafir çağırınca havam olur =P

Ha buarada yanlış anlaşılmasın, İglo'yla yakından uzaktan bir alakam yok :)

25 Nisan 2011 Pazartesi

buralarda yeniyim:)

Uzzuuuun zamandır bir blog yazmak isteyip bir türlü ucundan tutup başlayamıyordum.. ve başlangıcım temizlik yaparken bir anda karar vermemle oldu, bu durum sanki sık sık temizlik yaparmışım gibi bir his yaratabilir ama... ne siz sorun ne ben söyliyim:))

Evet artık karar vermiştim.. yazmaya başlayacağım dedim.. ama önümde bir soru bloğumun ismi ne olacaaakk??? bir an düşündüm; niye yazıyorum ben bu bloğu? ve cevap; ay şunu beğendim vay bunu beğenmedim diye hiç bi şeyi içimde tutmayıp dışarı vurmak için.. ve isim; ukala dümbeleği.

Aslında normal hayatta çok da ukala sayılmam, en azından ben öyle düşünüyorum:)
yine de ukalalık yapamam belki ama biraz niyetim var bu sefer, kihkih:))

evet buralarda yeniyim.. ne yazacağımı bilmiyorum, kimin okuyacağını hiç bilmiyorum.. muhtemelen şimdilik hiç kimse.. haa bir ev arkadaşım var, ona okuturum:)

ve ilk yazımı bu sözlerle bitirmek istiyorum;

Bir gün tren duracak
Vagonlar boş kalacak
Bugünün kıymetini bil
Yarın geç olacak
Bırak gülünç olayım
İster sefil olayım
İzin ver umutlanayım
Bırak serap göreyim
Başka hayat yok bunu bende biliyorum
Başka rüyam yoK ama ben onu istiyorum
Ukala dümbeleği
Çok biliyorsun işini
Beğenmiyorsun bir şeyi
Zor dostum zor
Mühim olan hangisi
Bana lazım sevgisi
Yere batsın serveti
Ah gönlüm ah
Gönül direnme bana
Sus kes sesini
Benki sabırlıyımdır
Vefalı kararlıyımdır
Bırak hata yapayım
Düşündüğün gibi yaşayım
Ne halim varsa göreyim
Sonucuna katlanayım
Başka hayat yok bunu bende biliyorum
Başka rüyam yoK ama ben onu istiyorum
Ve işte burdan da dinleyin; Nazan Öncel'den Ukala Dümbeleği..

Sevgiler..