26 Ağustos 2011 Cuma

uyuyamıyorum, kuzucuğa kavuşuyorum:)

eskiden okulun ilk günü öncesinde gece hiç uyuyamazdım, çok heycanlanırdım.. sabaha kadar kim ne yaptı, nasıl değişti, neler olacak, neler bitecek, vs, vs diye düşünürdüm dururdum..

şimdilerde yine geceleri uyuyamıyorum..

pazar geceleri pazartesi sendromu..
haftaiçi iş güç düşünmekten
bazen huzursuz bacak sendromundan (bilmeyenler buraya bakınız..)

amaaa bu gece hala zerre uykumun olmamasının nedeni; yarın akşam ingiltereye minicik yeğenimin yanına uçacak olmam:)

daha önce "bir minik melek" isimli postumda anlattığım kuzucuk =) şimdi 2,5 aylık oldu ve haaala göremedim:(

sürekli onu öptüğümü, mıncıkladığımı, doyasıya kokladığımı hayal ediyorum:)

yarın gece orada olacağım için miniğimi sadece görmekle yetinmek zorunda kalcam ama ertesi gün elimden kurtulamaz, onun canına okucaammm:))

İyi geceler,
sevgiler..

23 Ağustos 2011 Salı

deli miyiz biz?

bazen duruyorum bakıyorum hayatıma diyorum ki; deli miyiz biz bu ne koşturmaca?

önce kendimle başlıyorum; işten eve, evden işe.. bazı günler cozutup, evde de çalışmaca.. bazı günler bir vurdumduymazlık ile gezmece.. ama hep bi acele! ne için belli değil.. hep bi hedef koyma; aman şu gün bitsin, aman şu hafta geçsin, amanın şu ayı da bi atlatsak.. özellikle son bir yılımın nasıl geçtiğine akıl sır erdiremedim.. günleri kovalıyorum ama aylar geçip gidiyor bir anda..

sonra çevreme bakıyorum; çocuğu, genci, yaşlısı hep bi hayat gailesi içinde..

ben küçükken biz çocuktuk.. şimdiki çocuklar varamıyor günlerinin tadına sanki? ben okuldan çıkar, anneanneme gider, tvde şirinler, jetgiller, küçük golcü, şeker kız candy ve dahasını izlerdim.. şimdikilerin ömrü dershanelerde geçiyor malesef.. yaz tatili de bilgisayar başında.. sokakta oynamak mı? aman aman başına bişe gelir falan mazallah...

buarada minicik ufacık bir yeğenim var 2 aylık, onun böyle olmaması için elimden geleni yapcam!

çocuklar bile küçük yaşta strese maruz kalmışken, bizim iş, güç, sorumluluk, maddi ihtiyaçlar, vs derken koşturmacaya girmemiz daha normal sanırım? derken bu "normal" diye tasvir ettiğim hayatın büyük kısmının mutsuzluklarla dolup taştığının farkına varıyorum.. sonra kendi kendime, boş ver yaa su yolunu bulur, koşturup durma diyorum ama nafile.. buna inancım kısa sürede uçup gidiyor, farkına bile varmıyorum..

bir arkadaşım facebook statusüne; "İnsan birisiyle yaşlanmalı, birisi yüzünden değil..." yazmış, düşündüm de beni yaşlandıran sadece "birileri" değil.. bir sürü "şey". belki de çok düşünüp, kendi kendimi yaşlandırıyorum? ama bi yandan da diyorum ki; "hadi ordan kim yaşlıymış, 24lük çıtırım"=)

konuyu uzatmak, dallandırıp budaklandırmak çok mümkün ama malum sabah işe gidip, koşturmacamın kenarından yakalamalıyım yine..